Dünyanın İlk Meşruti Krallığı
Hitit imparatorluğu feodal bir yapıya sahipti
ve vergi vermeye yükümlü kıldığı bir dizi krallığı egemenliği altında
tutuyordu. Bu krallıklarlardan Kargamış ve Halpa gibi yaşamsal önemde
olanları kralın kardeşleri ya da akrabaları tarafından yönetiliyordu.
Kizzuvatna ve Arzava gibi ülkeler ise kendi içlerinde göreli olarak daha bağımsızdılar.
Devlet işleri memurlarca yürütülmekte, tapınaklar da kendi personelleriyle
belirli bir özerklik içinde çalışmaktaydılar. Kent halkı daha çok
tacirler, memurlar ve zanaatkarlardan oluşuyor, çiftçiler ise köylerde
oturuyorlardı. Hitit ülkesinin sürekli bir ordusu vardı, ancak savaş halinde
ordunun mevcudu arttırılıyor ve vasal krallıklardan asker çağırılıyordu.
Hitit krallarının ülke sorunlarını Pankuş
adını taşıyan bir mecliste, yani bir çeşit senatoda karara bağlamaları
zorunluluğu vardı. Bu durum, dünyada bilinen ilk Meşruti Krallığın Hitit
devleti olduğunu göstermektedir. Hitit kralları devletin başına, Kral
Telipinu’nun sağladığı tahta çıkma yasasına uygun olarak veraset
yoluyla geliyorlardı. Ancak Hitit kralları, ülkenin mutlak hakimi değil, bir
"primus inter pares", yani "eşitler arasında birinci"ydi
[E. Akurgal]. I. Hattuşili’nin
vasiyetnamesinde göründüğü gibi soylular kralın yargısına bağlı değillerdi.
Tartışmalı konular Pankuş'ta ele alınır ve karara bağlanırdı.
Telipinu'nun tahta çıkma yasasını açıkladığı belgede de kral soyluların
hakları karşısında kesin ifadelerle uyarılmakta ve soylulardan kimseyi öldüremeyeceği
açıklanmaktadır. Hattuşa tarihinin ilk kaydedilmiş olaylarından biri;
soyluların, babası tarafından halef ilan edilmiş efsanevi kral I.
Labarna’ya karşı rakip bir kral adayı çıkartmalarıdır. Bu olay soyluların
gücünün başlangıçta daha büyük olduğunu ve giderek zayıfladığını göstermektedir.
Bu doğrultuda, imparatorluğun son iki yüzyılı içinde yazılan metinlerde
Pankuş'tan sözedilmemektedir. Pankuş meclisinin, her üyesi bir klanı
temsil eden kabile örgütünden evrimleştiği açıktır. İmparatorluğun başlangıcında
bu örgüt etkinliğini koruyordu ve ülke yönetimi meşruti krallığa benzer bir nitelikteydi.
Yönetim biçimi
zaman içinde mutlak bir monarşiye dönüştü.
Hitit kralları Mezopotamya ve Mısır krallarının
tersine hiçbir zaman tanrılaştırılmamışlardır. Hitit metinlerinde ölen
krallar için "o tanrı oldu" ifadesi kullanılır. Ancak Hitit
devletinin son krallarından IV. Tuthaliya Mezopotamya krallarına özenmiş ve
Asurlar gibi kendini "evrenin kralı" olarak tanımlamıştır.